18 Haziran 2014 Çarşamba

Kendi ölülerinin ciğerini ve kalbini yiyen millet - Ermeniler

Ermeniler insanlık için oldukça korkunç hurafe ve inançların taşıyıcısı olarak tarihe geçmiştir. Bunu onların gizli gelenekleri, hurafeyi da kanıtlamaktadır.
Ermeniler için böyle bir trajik olay 1930 yılının Ocak ayında Azerbaycan'ın Hadrut ilçesinde gelme Ermenilerin kitleler halinde yaşadığı bölgede gerçekleşmiştir. O zaman oraya büyük Sovyet immunologu, virusologu ve mikrobiologu akademik Lev Aleksandroviç Zilber`in başkanlığında özel bir komisyon gönderilmişti. Bu yolculuk  "Ruda" olarak isimlendirilmişti. Orada aniden nedenleri yetkililere bilinmeyen veba hastalığı yayılmıştı. Ermeniler kendi hastalarını sakladıklarından durum iyice vahimleşmişti.
Hastalığın varoluş nedenini ve ocağını belirlemek için bu komisyon bir aydan fazla gergin çaba sarfetti. Tesadüfi bir olay konuya açıklık getirdi. Akademik L.A.Zilber anılarında yazıyor: “Bir gece Halk İçişleri Komiserliği yetkilisi bana bildirdi ki, bu hastalığı dışarıdan gönderilmiş bozguncular yaymışlar. Onlar oldukları yerlerde ölmüş insanların mezarlarını açarak, öncelikle cesedin kafasını kesiyor, sonra onun karnını yırtarak kalp ve ciğerlerini kesip çıkarıyor ve onların aracılığıyla hastalığı yaygınlaştırtıyorlar. Fakat ben bu iddiayı inandırıcı bulmamıştım.”
Fakat sonuçta onlar böyle bir sonuca varıyorlar ki, mezarları açarak son zamanlarda gömülenlerin cesetlerine bakmak gerekiyor. Böylece, onlar gizli ortamda beş silahlı asker alarak gece yarısı mezarlığa gidiyorlar. O gece açılmış 10 mezardan 3'te başları kesilmiş, kalbi ve ciğeri çıkarılmış ceset tespit ediliyor. Bu arada, o bölgede hastaların hemen hepsi Hadrut Ermenileriydi.
Akademik L.A. Zilber gezilerinin birinde Bulatan köyünde yerli öğretmenin menzilinde kalmak zorunda kalıyor. Sohbet sırasında öğretmen akademisyene yerel adetler, inançlar ve efsanelerle alakalı bilgi veriyor. Ermeni öğretmen ciğer taunu sırasında bazen tüm ailenin ölmesi konusuna değinerek bu tür ailelerde mevcut olan inançlardan söz ediyor. O, kendisi onaylıyor ki, eğer bir ailenin fertleri peşpeşe ölüyorsa,  ilk ölenin yaşadığı ve onun diğer aile fertlerini mezara sürüklediğiyle alakalı batıl inanç mevcutmuş. Vefat edenin gerçekten sağ  salim olduğunu bilmek için herhangi bir atı mezarın yanına bırakarak onun karşısına saman koyuyorlar. Eğer at samanı yerse, demek ki, mezardaki sağdır ve onu öldürmek şarttır. Bununla da ölü bir daha aile fertlerinden kimseyi kendi peşinden sürükleyemeyecek.
Böylece, ölmüş kişinin kabrini açarak onun başını kesiyor, kalbini ve ciğerlerini çıkarıyorlardı. Onları parçalara ayırıp yemek için aile üyelerine dağıtıyorlardı. Akademik not ediyordu ki, bu öğretmenin sohbeti veba ocağının bütün manzarasını tamamen aydınlattı.  Artık herşey ortadaydı.
Ermeni barbarlarının  kaniçiciliği aynı zamanda onlarda bu batıl inançların mevcut olmasıyla ilgilidir.

Atamoğlan Memmedli
Bakü Devlet Üniversitesi öğretim üyesi, Karabağ savaşçısı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder