Zaten, şiir asıl edebiyatsa, asıl değerli bir hazineyse, onun ve onu
yazanın değeri değerli okurunun yanında
hep vardır ve bilinmektedir...
- Metleb Ağa yazı
macerasına nerede, nasıl başladı? Sizi yazmağa iten özel bir sebep var mıydı?
- Beni yazmağa iten özel bir sebep falan yoktu. Birgün, hemen hemen 9
yaşımdayken, ansızın baktım ki, şiir yazıyorum ve başladım yazmağa. Kanımca,
burda hiçbir neden olamaz. Bu anlatılması imkansız bir histir. Bilmediğin birşeyler
seni zorluyor ki, yazasın diye. Böylece, şiir geliyor ve yazıyorsun. Ayrıca,
şiir, benim için, başka bir anlamda, özlemektir. Öyle ki, yıllar önce, uzak
90'lı yıllarda, Azerbaycan radyosuna verdiğim bir röportajda söylemiştim:
evimizin yanında durup uzakta, çok uzakta gözüken dağlara bakınca bile
yanıbaşımızda bulunan evimizi özlüyorum. Bu anlamda, şiir benim için özlemektir
bir anlamda. Özlediğin, çoktan geçip geçmiş, ya da, belki de hiç yaşanmamış,
belki de yanında olsa bile elinin yetmeyecek şeyleri, kimseleri Özlemektir .
- "Vasat şiir'', "altdüzey şiir", ya da "üst düzey
şiir'' ifadeleri bir şiirin iyi ya da kötü olduğunu açıklayan cümlelerdir. Okur,
bir şiirin iyi veya kötü olduğunu neye göre değerlendirmelidir sizce?
- Bu değerlendirme, kanımca, okurun kendi seviyesine uygun olarak
belirlenir. Çünkü, tabii entellektüel, kitap okuyan, edebiyatın ne olduğunu
bilen okur hiçbir zaman gidip basit şiirleri okumaz ve biraz da onlarla ilgilenmez.
Elinə kitap almayan, bakış açısı olmayan kişiyeyse kafiyeli, uyaklı veya
bilerekten dağınık sözcüklerin
bileşiminden oluşan birşeyler sunarsanız, o, sizin sunduğunuzu şiir, bunu
yazanıysa şair olarak görebilir. Yani , demek istiyorum ki, Okurun seviyesi
onun ne okuduğunun, kimleri okuduğunun, dolayısıyla, okuduğu yazının
seviyesinin ölçütüdür.
- Şu anda yaşanan toplumsal olaylar şiirde yeni bir anlayışı kendi
beraberinde getirebilir mi sizce? Ya da şiirde yeni bir anlayışa ihtiyaç var mı
?
- Edebiyatın bir dalı olan şiirin toplumsal olaylardan etkilenmesi
mümkündür ve yeni bir anlayışın da oluşması da olabilir. Lakin, düşünüyorum, bu
geçici, herhangi bir sosyal olayın gerçekleştiği dönem için geçerli bir kavram,
anlamsız bir edebiyat, şiir olacak ve asıl edebiyatla hiçbir ilgisi
bulunmayacak. Tabii, bunu günümüze kadar hep tartışmışlardır: edebiyat sosyal
olayların dışında kalamaz ve kalmamalıdı dar. Fakat, sanırım, edebiyat sosyal
olayları takip etmek zorunda değil. Bu açıdan, bana göre, insandan, insanın
dünyasından yazılan sanatsal metinler edebiyattır, sosyal olaylardan etkilenen
şiir asla edebiyat olmayacak, bu o sosyal olay hakkında yazılmış metin
olacaktır.
- Günümüzde şiir hırsızlığının modern açıklaması ''şiirde etkilenme''
olarak dile getirilmektedir . Bu sorun önemlidir bence . Şiirde, hırsızlıkla
etkilenmeyi nasıl ayırt edebiliriz?
- Bunlar, çok farklı kavramlardır. Hırsızlığın adı hırsızlık,
etkilenmenin adıysa etkilenmedir. Hiç dikkat ettiniz mi, yeteneği olmayan edebi
hırsızlar kendileri de biliyorlar ki, onların yazdıkları etkilenme değil, bu
nedenle farklı, hatta , "Pastis" gibi sözde bir isim de uydurmuşlar
ki, bir tür kendilerine hak kazandırmaları mümkün olsun. Şiirde etkilenme her
durumda mümkündür, sıradan bir olaydır, etkilenmeden oluşan sanatsal metinleri
yeteneğin tezahürü gibi de değerlendirilebilir. Hırsızlıksa elbette asla kabul
edilemez, iğrenç birşeydir. Tekrar vurgulamak istiyorum, bu mesele de okurun
seviyesiyle direk ilgilidir.Kimin hırsız olmasını, kimin şiirinin ise etkilenmeden
varolmasını okurun seviyesi, bakış açısı belirler.
- Milli şiirden evrensel şiire doğru adım atıldığında, dil oldukça
önemli bir rol oynar; bu süreçte, dilin kayıpları ya da kazandıkları hakkında
ne söylenebilir?
- Bu konuya biraz geniş bakmak zorundayız. Şöyle diyelim, niyet sonuca
hep hak kazandırır . Asıl edebiyat açısından, milli şiirden evrensel şiire
doğru adım attığımızda, dil bu süreçte, tabii ki, kazanmakta ve zenginleşmektedir.
Ancak, çeşitli "izm" ve diğer isimlerle ortalıkta gösteri yapan,
sözde kendilerinden başka hiçbir şeyi beğenmeyen, kendilerini entelektüel
sanan, aslına bakılırsa, yukarıda belirttiğimiz gibi, şundan bundan çalan ve
bundan kimsenin haberi olmayacağını düşünen ve bu kadar ilkel olan yeteneksiz
"evrenin asker"lerinin içinde bocaladıklarının dile kayıp veya kazanç
getireceğini söylemek mümkün değildir. Bunların bu tür şeylere ilgisi ve etkisi
olacağına ben de inanmıyorum. Kendileri yazıyor, kendi çevrelerinde kendilerini
kandırarak kibirleniyor, şımarıyor ve sonunda usul usul ortadan kayboluyorlar.
-Şair Metleb Ağa'ya göre şiirin ömrü bitti mi ki?
-Şiirin ömrü değil. Şiir adıyla yazılan metinler ise çok uzun yaşamıyor,
elbette.
- Şairlerin genellikle öldükten sonra değeri biliniyor. Ve bu konuda çok
söylendi, çok yazıldı. Peki, bir şair gibi öldükten sonra Metleb Ağa değerini
almak ister mi?
- Böyle konuşalım. Öldükten sonra değer verilmesi nasıl oluyor ve bu
kime gerektir ki? Zaten, şiir asıl edebiyatsa, asıl değerli bir hazineyse, onun
ve onu yazanın değeri değerli okurunun
yanında hep vardır ve bilinmektedir. Öldükten sonra da, aynen öyle.Yine
de, yukarıda belirttiğim gibi, son söz okurlarındır.Şairin yaşarken de,
öldükten sonra da okurları olabilir, o, değerli olabilir .
- Şiirin bir öyküsü olabilir de, olmayabilir de... Eğer varsa, bir şiirinizin
öyküsünü okurlarımızla paylaşır mıydınız?
-Bütün şiirlerimin öyküsü var. Mesela, "köyde bu akşam gördüm
gariban sözü". Bunu gerçekten de, akşam köyde yazdım. O gariban sözü
gördüm ve yazdım .
-Bağımsızlıktan sonraki Azerbaycan şiirini nasıl karakterize edersiniz
Türkiyeli okurlara?
- Bence, şiirde, edebiyatta bağımsızlıktan önceki, bağımsızlıktan
sonraki denilen bir kavram yoktur . Şiir, edebiyat bunların hepsinin üzerinde
durmaktadır. Tekrar söylüyorum, edebiyatın, şiirin toplumsal olaylardan,
bağımsızlıktan, esaretten etkilenmesi olabilir. Fakat, bu dolayısıyla, ancak
kendi döneminin nabzını tutan bir metin olacak, asıl edebiyatla hiçbir ilgisi
olmayacak ve yukarıdaki soruda dediğiniz gibi ömrü tükenmiş olacak. Asıl
edebiyat, şiir, söz, metin oluşur ve yaşıyor. Asıl edebiyat olmayıp, edebiyat olmak
adına iddia eden metinlerse edebiyat değil, bu şeyler başka bir kavramdır .
- " 11 kadar "dı şimdilik ilk ve son kitabınızın adı... “11 –
den” sonra neler olacak peki?
- Allah bilir... Ancak, ben bildiğim kadarıyla, ne zamansa, yeni kitap
bastıracak olursam, ismi “12'ye kadar”
olmayacak .
Söyleşi: Oktay Hacımusalı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder