2 Temmuz 2014 Çarşamba

Metleb Ağa: “Edebiyatın bir dalı olan şiirin toplumsal olaylardan etkilenmesi mümkündür”...

Zaten, şiir asıl edebiyatsa, asıl değerli bir hazineyse, onun ve onu yazanın değeri değerli okurunun  yanında hep vardır ve bilinmektedir...

- Metleb Ağa yazı macerasına nerede, nasıl başladı? Sizi yazmağa iten özel bir sebep var mıydı?
- Beni yazmağa iten özel bir sebep falan yoktu. Birgün, hemen hemen 9 yaşımdayken, ansızın baktım ki, şiir yazıyorum ve başladım yazmağa. Kanımca, burda hiçbir neden olamaz. Bu anlatılması imkansız bir histir. Bilmediğin birşeyler seni zorluyor ki, yazasın diye. Böylece, şiir geliyor ve yazıyorsun. Ayrıca, şiir, benim için, başka bir anlamda, özlemektir. Öyle ki, yıllar önce, uzak 90'lı yıllarda, Azerbaycan radyosuna verdiğim bir röportajda söylemiştim: evimizin yanında durup uzakta, çok uzakta gözüken dağlara bakınca bile yanıbaşımızda bulunan evimizi özlüyorum. Bu anlamda, şiir benim için özlemektir bir anlamda. Özlediğin, çoktan geçip geçmiş, ya da, belki de hiç yaşanmamış, belki de yanında olsa bile elinin yetmeyecek şeyleri, kimseleri Özlemektir .
- "Vasat şiir'', "altdüzey şiir", ya da "üst düzey şiir'' ifadeleri bir şiirin iyi ya da kötü olduğunu açıklayan cümlelerdir. Okur, bir şiirin iyi veya kötü olduğunu neye göre değerlendirmelidir sizce?
- Bu değerlendirme, kanımca, okurun kendi seviyesine uygun olarak belirlenir. Çünkü, tabii entellektüel, kitap okuyan, edebiyatın ne olduğunu bilen okur hiçbir zaman gidip basit şiirleri okumaz ve biraz da onlarla ilgilenmez. Elinə kitap almayan, bakış açısı olmayan kişiyeyse kafiyeli, uyaklı veya bilerekten dağınık  sözcüklerin bileşiminden oluşan birşeyler sunarsanız, o, sizin sunduğunuzu şiir, bunu yazanıysa şair olarak görebilir. Yani , demek istiyorum ki, Okurun seviyesi onun ne okuduğunun, kimleri okuduğunun, dolayısıyla, okuduğu yazının seviyesinin ölçütüdür.
- Şu anda yaşanan toplumsal olaylar şiirde yeni bir anlayışı kendi beraberinde getirebilir mi sizce? Ya da şiirde yeni bir anlayışa ihtiyaç var mı ?
- Edebiyatın bir dalı olan şiirin toplumsal olaylardan etkilenmesi mümkündür ve yeni bir anlayışın da oluşması da olabilir. Lakin, düşünüyorum, bu geçici, herhangi bir sosyal olayın gerçekleştiği dönem için geçerli bir kavram, anlamsız bir edebiyat, şiir olacak ve asıl edebiyatla hiçbir ilgisi bulunmayacak. Tabii, bunu günümüze kadar hep tartışmışlardır: edebiyat sosyal olayların dışında kalamaz ve kalmamalıdı dar. Fakat, sanırım, edebiyat sosyal olayları takip etmek zorunda değil. Bu açıdan, bana göre, insandan, insanın dünyasından yazılan sanatsal metinler edebiyattır, sosyal olaylardan etkilenen şiir asla edebiyat olmayacak, bu o sosyal olay hakkında yazılmış metin olacaktır.
- Günümüzde şiir hırsızlığının modern açıklaması ''şiirde etkilenme'' olarak dile getirilmektedir . Bu sorun önemlidir bence . Şiirde, hırsızlıkla etkilenmeyi nasıl ayırt edebiliriz?
- Bunlar, çok farklı kavramlardır. Hırsızlığın adı hırsızlık, etkilenmenin adıysa etkilenmedir. Hiç dikkat ettiniz mi, yeteneği olmayan edebi hırsızlar kendileri de biliyorlar ki, onların yazdıkları etkilenme değil, bu nedenle farklı, hatta , "Pastis" gibi sözde bir isim de uydurmuşlar ki, bir tür kendilerine hak kazandırmaları mümkün olsun. Şiirde etkilenme her durumda mümkündür, sıradan bir olaydır, etkilenmeden oluşan sanatsal metinleri yeteneğin tezahürü gibi de değerlendirilebilir. Hırsızlıksa elbette asla kabul edilemez, iğrenç birşeydir. Tekrar vurgulamak istiyorum, bu mesele de okurun seviyesiyle direk ilgilidir.Kimin hırsız olmasını, kimin şiirinin ise etkilenmeden varolmasını okurun seviyesi, bakış açısı belirler.
- Milli şiirden evrensel şiire doğru adım atıldığında, dil oldukça önemli bir rol oynar; bu süreçte, dilin kayıpları ya da kazandıkları hakkında ne söylenebilir?
- Bu konuya biraz geniş bakmak zorundayız. Şöyle diyelim, niyet sonuca hep hak kazandırır . Asıl edebiyat açısından, milli şiirden evrensel şiire doğru adım attığımızda, dil bu süreçte, tabii ki, kazanmakta ve zenginleşmektedir. Ancak, çeşitli "izm" ve diğer isimlerle ortalıkta gösteri yapan, sözde kendilerinden başka hiçbir şeyi beğenmeyen, kendilerini entelektüel sanan, aslına bakılırsa, yukarıda belirttiğimiz gibi, şundan bundan çalan ve bundan kimsenin haberi olmayacağını düşünen ve bu kadar ilkel olan yeteneksiz "evrenin asker"lerinin içinde bocaladıklarının dile kayıp veya kazanç getireceğini söylemek mümkün değildir. Bunların bu tür şeylere ilgisi ve etkisi olacağına ben de inanmıyorum. Kendileri yazıyor, kendi çevrelerinde kendilerini kandırarak kibirleniyor, şımarıyor ve sonunda usul usul ortadan  kayboluyorlar.
-Şair Metleb Ağa'ya göre şiirin ömrü bitti mi ki?
-Şiirin ömrü değil. Şiir adıyla yazılan metinler ise çok uzun yaşamıyor, elbette.
- Şairlerin genellikle öldükten sonra değeri biliniyor. Ve bu konuda çok söylendi, çok yazıldı. Peki, bir şair gibi öldükten sonra Metleb Ağa değerini almak ister mi?
- Böyle konuşalım. Öldükten sonra değer verilmesi nasıl oluyor ve bu kime gerektir ki? Zaten, şiir asıl edebiyatsa, asıl değerli bir hazineyse, onun ve onu yazanın değeri değerli okurunun  yanında hep vardır ve bilinmektedir. Öldükten sonra da, aynen öyle.Yine de, yukarıda belirttiğim gibi, son söz okurlarındır.Şairin yaşarken de, öldükten sonra da okurları olabilir, o, değerli olabilir .
- Şiirin bir öyküsü olabilir de, olmayabilir de... Eğer varsa, bir şiirinizin öyküsünü okurlarımızla paylaşır mıydınız?
-Bütün şiirlerimin öyküsü var. Mesela, "köyde bu akşam gördüm gariban sözü". Bunu gerçekten de, akşam köyde yazdım. O gariban sözü gördüm ve yazdım .
-Bağımsızlıktan sonraki Azerbaycan şiirini nasıl karakterize edersiniz Türkiyeli okurlara?
- Bence, şiirde, edebiyatta bağımsızlıktan önceki, bağımsızlıktan sonraki denilen bir kavram yoktur . Şiir, edebiyat bunların hepsinin üzerinde durmaktadır. Tekrar söylüyorum, edebiyatın, şiirin toplumsal olaylardan, bağımsızlıktan, esaretten etkilenmesi olabilir. Fakat, bu dolayısıyla, ancak kendi döneminin nabzını tutan bir metin olacak, asıl edebiyatla hiçbir ilgisi olmayacak ve yukarıdaki soruda dediğiniz gibi ömrü tükenmiş olacak. Asıl edebiyat, şiir, söz, metin oluşur ve yaşıyor. Asıl edebiyat olmayıp, edebiyat olmak adına iddia eden metinlerse edebiyat değil, bu şeyler başka bir kavramdır .
- " 11 kadar "dı şimdilik ilk ve son kitabınızın adı... “11 – den” sonra neler olacak peki?
- Allah bilir... Ancak, ben bildiğim kadarıyla, ne zamansa, yeni kitap bastıracak  olursam, ismi “12'ye kadar” olmayacak .


Söyleşi: Oktay Hacımusalı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder